ISPARTA’NIN MARKASINI YARATTIK

27.12.2024 - 14:53, Güncelleme: 29.12.2024 - 17:45
 

ISPARTA’NIN MARKASINI YARATTIK

Kadının Adı Var köşemizde bugün Stanford  Üniversitesi tarafından yapılan araştırma sonucunda Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları Listesi’nde yer alan, akademisyen, girişimci aynı zamanda  anne olan Prof. Zeynep Banu Seydim’in hikayesine yer verdik. SDÜ Teknokent’ te ürettiği %100 doğal kefir ve probiyotik maya ile doğal ve temiz gıdayı bizlere sunan değerli hocamız, Danem markasının ortaya çıkış sürecini ve atalarımızdan bizlere bir miras olan kefirin önemini MANŞET okurları için anlattı. ‘Yediklerimiz ilacımızdır’ diyen değerli hocamıza misafirperverliği için teşekkür ediyor, sizleri bu keyifli ve bilgi dolu sohbet ile baş başa bırakıyoruz. MANŞET: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? ‘Aslen Bursalıyım ilk ve orta öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden mezun oldum. Lisans eğitimimden sonra ilk yüksek lisansımı Ankara Üniversitesi’nde yaptım ve 1992 yılında aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Mezun olur olmaz çok sevdiğim araştırmalar dünyasına girmiştim diyebilirim. İlerleyen süreçte 2 yıl bir tez çalışması sürecim oldu ve o sürelerde YÖK tarafından  bir devlet bursu için sınav açıldı, o sınavı kazanarak çok sevdiğim Ankara Üniversitesi’nden ayrıldım. Yeni açılan üniversitelere öğretim üyesi yetiştirmek üzere açılan bu burs ile de tayinim Ankara’dan Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ne yapıldı. Bu süreçte de görevlendirmem yapılarak ABD ’ ye gittim. ABD’de 6 ay kadar Teksas ’ta bir dil okulunda eğitim aldıktan sonra da ikinci yüksek lisansımı doktoramı ve doktora sonrası çalışmamı ABD Clemson Üniversitesi’nde yaptım. ‘ ‘Clemson Üniversitesi’nden de burs alarak ülkemin üniversiteye ödediği bütçede de azalma olmasını sağladım. 1994 yılında gittiğim ABD’den 2001 yılında ülkeme kesin dönüş yaptım. ABD ‘de aynı burs ile çalışmalarını sürdüren eşim ile tanışarak,  1 yıl sonra evlendik. 1 kişi gittiğim ABD’den eşim, oğlum ve kızım ile birlikte 4 kişi olarak döndük.(gülüyor) Aynı zamanda Isparta Ticaret ve Sanayi Odası meclis üyesi ve 9.Meslek Komitesi başkanıyım’ ‘2 çocuk annesiyim; kızım makine mühendisi, TOGG ‘da çalışıyor. Oğlum da  bilgisayar mühendisliği bölümünde eğitimine devam ediyor.’ ABD’DEN İDEALİST DÜŞÜNCELERLE DÖNDÜK ‘Eşim Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi personeli olduğu için benim de Tokat’tan Isparta’ya geçişim yapıldı.2001 yılında başladığım Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki akademisyenlik hayatıma hala devam etmekteyim. Biz eşim ile ABD ‘den çok idealist düşüncelerle döndük. Orada kalma imkanımız olmasına rağmen ülkemizin bizlere sağladığı bursun hakkını vermemiz gerektiği düşüncesinde hemfikirdik. Bu sebeple ülkemize dönerek öğrenciler yetiştirmeyi, hizmet etmeyi kendimize amaç edindik.’ ‘Şunu söylemek isterim bu karardan hiç pişman olmadık, sadece şu var ki araştırma yaparken bütçelerimizde yaşanan sıkıntılar olabiliyor. ABD ‘de ya da yurt dışında daha kolay yapılabilen şeyler ülkemizde daha kısıtlı imkanlarla yapılıyor. Ama her şeye rağmen ülkemizde olmaktan çok mutluyuz.’ HER ZAMAN BİR ADIM İLERİDE ‘2005 yılında doçent ve 2010 yılında da profesör oldum. Şu anda kıdemli profesörüm ama benim için önemli olan unvanlardan ziyade uluslararası düzeyde bir araştırmacı olmaktı. Çünkü araştırmacı olmak ülkemiz için de çok kıymetli. Bu süreçte de Isparta’da çok güzel araştırma ve çalışmalarda bulunsak da zaman zaman ABD ye giderek kendimizi güncelleme fırsatı bulduk. Orada ortak araştırmalar yaparak alanımızda her zaman ilerleme peşinde olduk. ‘ KAFKASLARIN ÇOCUKLARININ SU GİBİ İÇTİĞİ KEFİR ‘Benim çalışma alanım probiyotikler, fonksiyonel gıdalar ve özellikle kefir. Probiyotiklerin kaynağı gerçek kefirdir. Kafkasların çocuklarının su gibi içtiği sağlıklı ve uzun hayatlarını borçlu oldukları gerçek kefir… Hikayesi de şudur ki; aslı kefir danelerine dayanmaktadır. Büyüyen bir mayası vardır, mısır patlağı görüntüsündeki dane yapılar fermente oldukça büyür. Küçük bir parça fermente oldukça biyokütlesini artıran bir yapıdadır. İçerisinde en az 30 çeşit laktik asit bakterisi ve bunların alt türleri farklı mayalar, asidik asit bakterileri ve bifido bakteriler dediğimiz çok faydalı büyük bir mikrobiyota var. Böylesi bir oluşum da başka bir gıda içerinde yoktur.’ ‘ABD de geçirdiğim süre zarfında da kefir üzerinde çalıştım. Ülkemize geldiğimde de bunlara paralel çalışmalar yürüttüm. Son yıllarda probiyotikler, kefir, probiyotik yoğurtlar ile ilgili uluslararası araştırmalar hız kazandı. Editörlüğünü Brezilyazlı akademisyenlerin yaptığı uluslararası bir kitapta araştırma ekibimizle beraber iki bölüm yazdım. ‘ ATALARIMIZDAN BİZLERE MİRAS: KEFİR ‘1900’lü yılların başında kefir Metchnikof isimli  bilim insanı tarafından fark ediliyor. Türklerin, Balkanlardaki Türklerin, Kafkaslardaki Türklerin çok sağlıklı ve uzun ömürlü yaşadıklarını gözlemliyor. Bunun nedeninin de tükettikleri yoğurt kefir gibi ürünler olduğunu, bu ürünlerin içindeki canlı mikroorganizmaların kalın bağırsakta hastalık yapan etmenleri yok ettiği şeklinde bir gözlem yapıyor. Metchnikof 1908 yılında da Nobel ödülü almıştır.’ PROBİYOTİK VE ANTİBİYOTİK ‘1925‘li yıllara geldiğimizde antibiyotiğin mucidi olan Alexander Fleming rastlantısal olarak penisilini keşfediyor. O dönemlerde verem ve pek çok mikrobiyel hastalık insanların çok erken yaşlarda hayatını kaybetmesine neden oluyor ve bu sebeple Fleming’ in buluşu ön plana çıkıyor. Probiyotik ve antibiyotik birbirinin tersi ama antibiyotik o dönemde ciddi bir ihtiyaç olduğu için ön plana çıkıyor. Aslında antibiyotik 1925 yılında keşfedilse de endüstriyel üretime geçmesi 1945’li yılları dolayısıyla 2. Dünya Savaşı yıllarını bulmuştur. Savaş döneminde de mikrobiyel durumlar fazla olduğu için antibiyotik savaş yıllarının önemli bir ilacı olmuştur. Antibiyotiklerin keşfi ile probiyotikler biraz geri planada kalmıştır.  İlerleyen yıllarda antibiyotiklerin çeşitleri ve kullanım oranı artıyor ve son  20- 25 yıllık döneme baktığımızda da kalın bağırsak hastalıklarının ön plana çıktığını görüyoruz ve bunun bir nedeninin de yüksek oranda ve gereksiz durumlarda kullanılan antibiyotikler olduğu konusunda da uzmanlar hem fikir olmuştur. Antibiyotiklerin dikkatli kullanılması gerektiğini de son dönemde herkes biliyor. Antibiyotikler kalın bağırsaktaki mikrobiyotayı etkiliyor, sinir sisteminin %85 i kalın bağırsaktan geçmektedir ve bu alerjik durumları,  psikolojiyi dahi etkilemektedir. Bu hastalıkların ortaya çıkmasından sonra da probiyotikler tekrar gündeme geldi. Özellikle de pandemi döneminden sonra probiyotiklerin etkisi insanın hastalanmadan kendisini koruyabilmesi bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için  probiyotikler ve başlıca da kefir ön plana çıkmıştır.’ ‘Antibiyotik kullanımı  sadece bağırsaktaki zararlı maddeleri değil yararlı maddeleri de tahrip ediyor. Biz özellikle antibiyotik kullandığımız dönemlerde kefir içtiğimizde bağırsak floramızın hızlı bir şekilde tedavi edilmesine destek oluyoruz.’ MAYALAR YURT DIŞINDAN GELİYORDU, NEDEN ÜLKEMİZDE ÜRETMEYELİM DEDİM.? ‘2001 yılında ülkeme kesin dönüş yaptıktan sonra gıda kongrelerine katılmaya başladım. Katılan firmalar ve ürünleri de dikkatimi çekmeye başladı ve büyük firmaların dahi mayalarını yurt dışından temin ettiğini gördüm. Yoğurt Anadolu dan Avrupa ya giderken maya (starter kültür) Avrupa ‘dan Anadolu ya geliyor. Bu beni rahatsız etti diyebilirim.  Bu fazlasıyla teknik bilgi gerektiren bir durum ama işinde uzman akademisyenler bunu başarabilirdi. Neredeyse tüm mayalar yurt dışı kaynaklıydı ve çok hızlı asit üreten genel olarak genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalardan oluşan mayalardı. O dönem de doktora öğrencim ile Teknokent’ te maya üretimi gerçekleştirmeye karar verdik. Çünkü ülkemizde yoktu ve kefir dane mayasının dünyada da üretimi yoktu. Teknokent çatısı altında iki kadın olarak Danem’i kurduk. Öncelikle, freze-dry teknolojisi (dondurarak kurutma) dediğimiz bir teknoloji ile ’ maya üretimi yaptık. Bunun da önemi şöyledir ki mikroorganizmalar canlı olduğu için sıcaklık görürlerse inhibe olurlar. Biz de kurutma işlemini raf ömrünü doğal yollar ile artırmak için yapıyoruz. Genelde kurutma  konvensiyonel tekniklerde  ısıl olarak yapılır biz dondurarak kurutma işlemi uyguluyoruz. Böylece probiyotiklerin canlılığını koruyoruz. Bu şekilde ürettiğimiz ilk ürün de ‘ENDANEM’ di, büyüyen mayanın kuru hali diyebiliriz.’ ARKA PLANDA GÜÇLÜ BİR EKİP VAR ‘Maya üretmeye başladıktan sonra ürün yelpazemizi de artırmaya başladık. Bu süreçte sosyal medyada da tanınırlık artmaya başladı ve maya üretiminin yanında kefir üretimi için de talepler oluştu. Biz de kapasitemiz boyutunda  bu  talebe cevap vermek istedik. Kefir de ilk olarak Akdeniz Bölgesi’nde başladık ama talepler arttı ve zincir marketler ile görüşmelerimiz başladı. Böylece aşama aşama ilerleyerek dağıtım ağımızı genişlettik. Ürün hassas bir ürün, soğuk depolama gerekiyor,  lojistik ağımızı oluşturduk. Üretim, kalite ar-ge ve bu sistematik işlem zaman içinde bir bütün olarak ilerledi. Bunların yanında en önemlisi ise bizim Danem de kurduğumuz güzel ekibimiz. Bu girişimimiz vasıtası ile çok güzel insanlarla tanıştım üretimde 10 kişilik bir ekip ile çalışıyoruz.’ EVLAT YETİŞTİRMEDE DENGE VE DİYALOG ÇOK ÖNEMLİ ‘Annelik dünyanın en önemli en kutsal vazifesi ve bence hepimizin en büyük projeleri evlatlarımız. Yoğun geçen akademik hayatımda evlatlarıma her daim zaman ayırdım ama bu noktada eşimin desteği ve ilgisini hep hissettim. Her zaman dengeli ve diyalog halinde olduk. Doktora çalışmamızı yaptığımız dönemde bir taraftan okuma yaparken, diğer taraftan gaz çıkarırdık.(gülüyor)’ ÇALIŞAN ANNELER AYNI DUYGULARI HİSSEDİYOR ‘Çocuklar küçükken laboratuvarda geç saatlere kadar sürebilen araştırmalar yaptığımız zamanlarda çocukları kreşten alarak yanımızda koltukta uyuttuğumuz günler oldu. Çocuklarım da hatırlar ben laboratuvarda çalışırken uyuyakaldıkları zamanlarımız olmuştur. Bazen vicdani bir muhasebem de olurdu, üzüldüğüm anlar olurdu. Ama çocuklar öylesine gözlemliyor ve o hamur içerisinde büyüyor ki… Çalışan annelere ve iş yoğunluğundan aynı duyguları hisseden annelere söylemek istediğim; çocuklar pozitif etkileniyor ve bir şekilde onları ruhunuzdan ayırmadığınızı biliyorlar. Ben de hep gurbetteydim, bir şekilde evlatlarımızı büyütürken dışarıdan kreş  desteği almak durumundaydık ki kreşlerin de çocuklarımızın sosyalleşmesindeki etkisi çok büyük…’ HEDEFİMİZ: DAHA ÇOK KİŞİYİ DOĞALLIK  İLE BULIŞTURMAK ‘Benim öncelikli hedefim daha çok kişiye ulaşmak. Bu sistematiği, doğallığı,  hijyeni ve kaliteyi koruyarak yapılacak bir yatırım ile  kapasitemizi artırmak istiyorum. Günümüzde temiz ve ulaşılabilir gıda çok önemli. Zaman zaman bu anlamda olumsuzluklar yaşıyoruz. Ülkemizde yasalar tedbirler denetimler bu anlamda etkin ve baktığımızda bir gıda firması kurmak da kolay değil. Bizlerde sürekli denetleniyoruz. Gıda endüstrisinde şu var ki raf ömrü uzun tutulmak isteniyor. Gıda kaybı olmaması çok önemli ama bunun yöntemi katkı ve koruyucular olmamalı. Tarım Bakanlığı Süt Komisyonu’nda olan bir akademisyen olarak şunu söyleyebilirim; bazı ürünlerde katkı ve koruyucular söz konusu olabiliyor ama bunların miktarları var. ABD’ de üniversite ve endüstri çalışmaları çok yüksek ama maalesef ülkemizde bu biraz yetersiz seviyede…’ ISPARTA’NIN SÜTÜ, ISPARTA’NIN MARKASI! ‘Ürünlerimizde kullandığımız süt de Ziraat Fakültemizden ve Damızlık Birliği’nden temin ettiğimiz sütlerdir. Aslında tamamen Isparta‘nın sütünü kullanıyoruz. Hiçbir katkı ve koruyucu kullanmıyoruz. Çiğ süt alımından önce ilk yarım saatte sütün kalitesini belirlemek için platform testleri yapıyoruz, sonrasında alım yapılıp yapılmamasına karar veriyoruz. Danem olarak amacımız üretim ve iyi ürün sağlamanın yanında güvenilir bilgi sağlamak ve sosyal medyada da bu anlamda sorulara doğru bilgiler ile dönüş yapıyoruz.’ ‘Ürün yelpazemizde kefir ve bunun yanında probiyotik mayalarımız, kombucha mayamız ve ekşi mayamız bulunuyor. Alerji Platformu bizden alerjik çocuklarımız için bir probiyotik kaynağı talep etti ve biz de onlara özel ar-ge yaparak 2 yıllık bir araştırma sonucunda bitkisel temelli kefir mayasını ürettik. Badem sütü ya da Hindistan cevizi sütü ile mayalanabilen mayamız ile bir ihtiyaca cevap verdik.’ SON CÜMLE… Kadınlar olarak çok değerliyiz,  dünya için de ülkemiz için de… Ve çok değer üreteceğimize inanıyorum. Çok değerli üreten kadınlarımız var. Sürekli kendinizi geliştirmek ve bir şeyler üretebilmek ülkemize değer katacak ve bunu kadınların şefkatli ve çalışkan yapıları ile yapacağına inanıyorum. Gelecek kadınların elinde şekillenecek… Feyza Çayır

Kadının Adı Var köşemizde bugün Stanford  Üniversitesi tarafından yapılan araştırma sonucunda Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları Listesi’nde yer alan, akademisyen, girişimci aynı zamanda  anne olan Prof. Zeynep Banu Seydim’in hikayesine yer verdik. SDÜ Teknokent’ te ürettiği %100 doğal kefir ve probiyotik maya ile doğal ve temiz gıdayı bizlere sunan değerli hocamız, Danem markasının ortaya çıkış sürecini ve atalarımızdan bizlere bir miras olan kefirin önemini MANŞET okurları için anlattı. ‘Yediklerimiz ilacımızdır’ diyen değerli hocamıza misafirperverliği için teşekkür ediyor, sizleri bu keyifli ve bilgi dolu sohbet ile baş başa bırakıyoruz.

MANŞET: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

‘Aslen Bursalıyım ilk ve orta öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden mezun oldum. Lisans eğitimimden sonra ilk yüksek lisansımı Ankara Üniversitesi’nde yaptım ve 1992 yılında aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Mezun olur olmaz çok sevdiğim araştırmalar dünyasına girmiştim diyebilirim. İlerleyen süreçte 2 yıl bir tez çalışması sürecim oldu ve o sürelerde YÖK tarafından  bir devlet bursu için sınav açıldı, o sınavı kazanarak çok sevdiğim Ankara Üniversitesi’nden ayrıldım. Yeni açılan üniversitelere öğretim üyesi yetiştirmek üzere açılan bu burs ile de tayinim Ankara’dan Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ne yapıldı. Bu süreçte de görevlendirmem yapılarak ABD ’ ye gittim. ABD’de 6 ay kadar Teksas ’ta bir dil okulunda eğitim aldıktan sonra da ikinci yüksek lisansımı doktoramı ve doktora sonrası çalışmamı ABD Clemson Üniversitesi’nde yaptım. ‘

‘Clemson Üniversitesi’nden de burs alarak ülkemin üniversiteye ödediği bütçede de azalma olmasını sağladım. 1994 yılında gittiğim ABD’den 2001 yılında ülkeme kesin dönüş yaptım. ABD ‘de aynı burs ile çalışmalarını sürdüren eşim ile tanışarak,  1 yıl sonra evlendik. 1 kişi gittiğim ABD’den eşim, oğlum ve kızım ile birlikte 4 kişi olarak döndük.(gülüyor) Aynı zamanda Isparta Ticaret ve Sanayi Odası meclis üyesi ve 9.Meslek Komitesi başkanıyım’

‘2 çocuk annesiyim; kızım makine mühendisi, TOGG ‘da çalışıyor. Oğlum da  bilgisayar mühendisliği bölümünde eğitimine devam ediyor.’

ABD’DEN İDEALİST

DÜŞÜNCELERLE DÖNDÜK

‘Eşim Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi personeli olduğu için benim de Tokat’tan Isparta’ya geçişim yapıldı.2001 yılında başladığım Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki akademisyenlik hayatıma hala devam etmekteyim. Biz eşim ile ABD ‘den çok idealist düşüncelerle döndük. Orada kalma imkanımız olmasına rağmen ülkemizin bizlere sağladığı bursun hakkını vermemiz gerektiği düşüncesinde hemfikirdik. Bu sebeple ülkemize dönerek öğrenciler yetiştirmeyi, hizmet etmeyi kendimize amaç edindik.’

‘Şunu söylemek isterim bu karardan hiç pişman olmadık, sadece şu var ki araştırma yaparken bütçelerimizde yaşanan sıkıntılar olabiliyor. ABD ‘de ya da yurt dışında daha kolay yapılabilen şeyler ülkemizde daha kısıtlı imkanlarla yapılıyor. Ama her şeye rağmen ülkemizde olmaktan çok mutluyuz.’

HER ZAMAN BİR ADIM İLERİDE

‘2005 yılında doçent ve 2010 yılında da profesör oldum. Şu anda kıdemli profesörüm ama benim için önemli olan unvanlardan ziyade uluslararası düzeyde bir araştırmacı olmaktı. Çünkü araştırmacı olmak ülkemiz için de çok kıymetli. Bu süreçte de Isparta’da çok güzel araştırma ve çalışmalarda bulunsak da zaman zaman ABD ye giderek kendimizi güncelleme fırsatı bulduk. Orada ortak araştırmalar yaparak alanımızda her zaman ilerleme peşinde olduk. ‘

KAFKASLARIN ÇOCUKLARININ

SU GİBİ İÇTİĞİ KEFİR

‘Benim çalışma alanım probiyotikler, fonksiyonel gıdalar ve özellikle kefir. Probiyotiklerin kaynağı gerçek kefirdir. Kafkasların çocuklarının su gibi içtiği sağlıklı ve uzun hayatlarını borçlu oldukları gerçek kefir… Hikayesi de şudur ki; aslı kefir danelerine dayanmaktadır. Büyüyen bir mayası vardır, mısır patlağı görüntüsündeki dane yapılar fermente oldukça büyür. Küçük bir parça fermente oldukça biyokütlesini artıran bir yapıdadır. İçerisinde en az 30 çeşit laktik asit bakterisi ve bunların alt türleri farklı mayalar, asidik asit bakterileri ve bifido bakteriler dediğimiz çok faydalı büyük bir mikrobiyota var. Böylesi bir oluşum da başka bir gıda içerinde yoktur.’

‘ABD de geçirdiğim süre zarfında da kefir üzerinde çalıştım. Ülkemize geldiğimde de bunlara paralel çalışmalar yürüttüm. Son yıllarda probiyotikler, kefir, probiyotik yoğurtlar ile ilgili uluslararası araştırmalar hız kazandı. Editörlüğünü Brezilyazlı akademisyenlerin yaptığı uluslararası bir kitapta araştırma ekibimizle beraber iki bölüm yazdım. ‘

ATALARIMIZDAN BİZLERE MİRAS: KEFİR

‘1900’lü yılların başında kefir Metchnikof isimli  bilim insanı tarafından fark ediliyor. Türklerin, Balkanlardaki Türklerin, Kafkaslardaki Türklerin çok sağlıklı ve uzun ömürlü yaşadıklarını gözlemliyor. Bunun nedeninin de tükettikleri yoğurt kefir gibi ürünler olduğunu, bu ürünlerin içindeki canlı mikroorganizmaların kalın bağırsakta hastalık yapan etmenleri yok ettiği şeklinde bir gözlem yapıyor. Metchnikof 1908 yılında da Nobel ödülü almıştır.’

PROBİYOTİK VE ANTİBİYOTİK

‘1925‘li yıllara geldiğimizde antibiyotiğin mucidi olan Alexander Fleming rastlantısal olarak penisilini keşfediyor. O dönemlerde verem ve pek çok mikrobiyel hastalık insanların çok erken yaşlarda hayatını kaybetmesine neden oluyor ve bu sebeple Fleming’ in buluşu ön plana çıkıyor. Probiyotik ve antibiyotik birbirinin tersi ama antibiyotik o dönemde ciddi bir ihtiyaç olduğu için ön plana çıkıyor. Aslında antibiyotik 1925 yılında keşfedilse de endüstriyel üretime geçmesi 1945’li yılları dolayısıyla 2. Dünya Savaşı yıllarını bulmuştur. Savaş döneminde de mikrobiyel durumlar fazla olduğu için antibiyotik savaş yıllarının önemli bir ilacı olmuştur. Antibiyotiklerin keşfi ile probiyotikler biraz geri planada kalmıştır.  İlerleyen yıllarda antibiyotiklerin çeşitleri ve kullanım oranı artıyor ve son  20- 25 yıllık döneme baktığımızda da kalın bağırsak hastalıklarının ön plana çıktığını görüyoruz ve bunun bir nedeninin de yüksek oranda ve gereksiz durumlarda kullanılan antibiyotikler olduğu konusunda da uzmanlar hem fikir olmuştur. Antibiyotiklerin dikkatli kullanılması gerektiğini de son dönemde herkes biliyor. Antibiyotikler kalın bağırsaktaki mikrobiyotayı etkiliyor, sinir sisteminin %85 i kalın bağırsaktan geçmektedir ve bu alerjik durumları,  psikolojiyi dahi etkilemektedir. Bu hastalıkların ortaya çıkmasından sonra da probiyotikler tekrar gündeme geldi. Özellikle de pandemi döneminden sonra probiyotiklerin etkisi insanın hastalanmadan kendisini koruyabilmesi bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için  probiyotikler ve başlıca da kefir ön plana çıkmıştır.’

‘Antibiyotik kullanımı  sadece bağırsaktaki zararlı maddeleri değil yararlı maddeleri de tahrip ediyor. Biz özellikle antibiyotik kullandığımız dönemlerde kefir içtiğimizde bağırsak floramızın hızlı bir şekilde tedavi edilmesine destek oluyoruz.’

MAYALAR YURT DIŞINDAN GELİYORDU, NEDEN ÜLKEMİZDE ÜRETMEYELİM DEDİM.?

‘2001 yılında ülkeme kesin dönüş yaptıktan sonra gıda kongrelerine katılmaya başladım. Katılan firmalar ve ürünleri de dikkatimi çekmeye başladı ve büyük firmaların dahi mayalarını yurt dışından temin ettiğini gördüm. Yoğurt Anadolu dan Avrupa ya giderken maya (starter kültür) Avrupa ‘dan Anadolu ya geliyor. Bu beni rahatsız etti diyebilirim.  Bu fazlasıyla teknik bilgi gerektiren bir durum ama işinde uzman akademisyenler bunu başarabilirdi. Neredeyse tüm mayalar yurt dışı kaynaklıydı ve çok hızlı asit üreten genel olarak genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalardan oluşan mayalardı. O dönem de doktora öğrencim ile Teknokent’ te maya üretimi gerçekleştirmeye karar verdik. Çünkü ülkemizde yoktu ve kefir dane mayasının dünyada da üretimi yoktu. Teknokent çatısı altında iki kadın olarak Danem’i kurduk. Öncelikle, freze-dry teknolojisi (dondurarak kurutma) dediğimiz bir teknoloji ile ’ maya üretimi yaptık. Bunun da önemi şöyledir ki mikroorganizmalar canlı olduğu için sıcaklık görürlerse inhibe olurlar. Biz de kurutma işlemini raf ömrünü doğal yollar ile artırmak için yapıyoruz. Genelde kurutma  konvensiyonel tekniklerde  ısıl olarak yapılır biz dondurarak kurutma işlemi uyguluyoruz. Böylece probiyotiklerin canlılığını koruyoruz. Bu şekilde ürettiğimiz ilk ürün de ‘ENDANEM’ di, büyüyen mayanın kuru hali diyebiliriz.’

ARKA PLANDA GÜÇLÜ BİR EKİP VAR

‘Maya üretmeye başladıktan sonra ürün yelpazemizi de artırmaya başladık. Bu süreçte sosyal medyada da tanınırlık artmaya başladı ve maya üretiminin yanında kefir üretimi için de talepler oluştu. Biz de kapasitemiz boyutunda  bu  talebe cevap vermek istedik. Kefir de ilk olarak Akdeniz Bölgesi’nde başladık ama talepler arttı ve zincir marketler ile görüşmelerimiz başladı. Böylece aşama aşama ilerleyerek dağıtım ağımızı genişlettik. Ürün hassas bir ürün, soğuk depolama gerekiyor,  lojistik ağımızı oluşturduk. Üretim, kalite ar-ge ve bu sistematik işlem zaman içinde bir bütün olarak ilerledi. Bunların yanında en önemlisi ise bizim Danem de kurduğumuz güzel ekibimiz. Bu girişimimiz vasıtası ile çok güzel insanlarla tanıştım üretimde 10 kişilik bir ekip ile çalışıyoruz.’

EVLAT YETİŞTİRMEDE DENGE

VE DİYALOG ÇOK ÖNEMLİ

‘Annelik dünyanın en önemli en kutsal vazifesi ve bence hepimizin en büyük projeleri evlatlarımız. Yoğun geçen akademik hayatımda evlatlarıma her daim zaman ayırdım ama bu noktada eşimin desteği ve ilgisini hep hissettim. Her zaman dengeli ve diyalog halinde olduk. Doktora çalışmamızı yaptığımız dönemde bir taraftan okuma yaparken, diğer taraftan gaz çıkarırdık.(gülüyor)’

ÇALIŞAN ANNELER AYNI

DUYGULARI HİSSEDİYOR

‘Çocuklar küçükken laboratuvarda geç saatlere kadar sürebilen araştırmalar yaptığımız zamanlarda çocukları kreşten alarak yanımızda koltukta uyuttuğumuz günler oldu. Çocuklarım da hatırlar ben laboratuvarda çalışırken uyuyakaldıkları zamanlarımız olmuştur. Bazen vicdani bir muhasebem de olurdu, üzüldüğüm anlar olurdu. Ama çocuklar öylesine gözlemliyor ve o hamur içerisinde büyüyor ki… Çalışan annelere ve iş yoğunluğundan aynı duyguları hisseden annelere söylemek istediğim; çocuklar pozitif etkileniyor ve bir şekilde onları ruhunuzdan ayırmadığınızı biliyorlar. Ben de hep gurbetteydim, bir şekilde evlatlarımızı büyütürken dışarıdan kreş  desteği almak durumundaydık ki kreşlerin de çocuklarımızın sosyalleşmesindeki etkisi çok büyük…’

HEDEFİMİZ: DAHA ÇOK KİŞİYİ

DOĞALLIK  İLE BULIŞTURMAK

‘Benim öncelikli hedefim daha çok kişiye ulaşmak. Bu sistematiği, doğallığı,  hijyeni ve kaliteyi koruyarak yapılacak bir yatırım ile  kapasitemizi artırmak istiyorum. Günümüzde temiz ve ulaşılabilir gıda çok önemli. Zaman zaman bu anlamda olumsuzluklar yaşıyoruz. Ülkemizde yasalar tedbirler denetimler bu anlamda etkin ve baktığımızda bir gıda firması kurmak da kolay değil. Bizlerde sürekli denetleniyoruz. Gıda endüstrisinde şu var ki raf ömrü uzun tutulmak isteniyor. Gıda kaybı olmaması çok önemli ama bunun yöntemi katkı ve koruyucular olmamalı. Tarım Bakanlığı Süt Komisyonu’nda olan bir akademisyen olarak şunu söyleyebilirim; bazı ürünlerde katkı ve koruyucular söz konusu olabiliyor ama bunların miktarları var. ABD’ de üniversite ve endüstri çalışmaları çok yüksek ama maalesef ülkemizde bu biraz yetersiz seviyede…’

ISPARTA’NIN SÜTÜ, ISPARTA’NIN MARKASI!

‘Ürünlerimizde kullandığımız süt de Ziraat Fakültemizden ve Damızlık Birliği’nden temin ettiğimiz sütlerdir. Aslında tamamen Isparta‘nın sütünü kullanıyoruz. Hiçbir katkı ve koruyucu kullanmıyoruz. Çiğ süt alımından önce ilk yarım saatte sütün kalitesini belirlemek için platform testleri yapıyoruz, sonrasında alım yapılıp yapılmamasına karar veriyoruz. Danem olarak amacımız üretim ve iyi ürün sağlamanın yanında güvenilir bilgi sağlamak ve sosyal medyada da bu anlamda sorulara doğru bilgiler ile dönüş yapıyoruz.’

‘Ürün yelpazemizde kefir ve bunun yanında probiyotik mayalarımız, kombucha mayamız ve ekşi mayamız bulunuyor. Alerji Platformu bizden alerjik çocuklarımız için bir probiyotik kaynağı talep etti ve biz de onlara özel ar-ge yaparak 2 yıllık bir araştırma sonucunda bitkisel temelli kefir mayasını ürettik. Badem sütü ya da Hindistan cevizi sütü ile mayalanabilen mayamız ile bir ihtiyaca cevap verdik.’

SON CÜMLE…

Kadınlar olarak çok değerliyiz,  dünya için de ülkemiz için de… Ve çok değer üreteceğimize inanıyorum. Çok değerli üreten kadınlarımız var. Sürekli kendinizi geliştirmek ve bir şeyler üretebilmek ülkemize değer katacak ve bunu kadınların şefkatli ve çalışkan yapıları ile yapacağına inanıyorum. Gelecek kadınların elinde şekillenecek… Feyza Çayır

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ispartamanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.