TARTIŞMAYA DURUTÜRK DE DÂHİL OLDU

Dünyada süren kuraklık tehlikesi ülkemizi de derinden etkilemektedir. Bilhassa son günlerde memleketim Isparta sınırları içinde yer alan EGİRDİR GÖLÜ kuruması ve golün ikiye bölünmesi haklı olarak ülke gündemini meşgul ediyor

Bölgede bu konuda büyük çaba gösteren Eski Bld Bşk. Ömer ŞENGÖL, Mustafa Kemal FİNDOS kardeşlerimiz başta olmak üzere halk bu konuda büyük çaba gösteriyorlar     

EGİRDIR GOLÜ ülkemizin 4’ncü ve en büyük tatlı su gölüdür. Göl, Isparta başta olmak üzere bir çok ilçe ve bazı küçük yerleşim yerine tatlı SU kaynağı olarak kullanıldığı gibi, Isparta’nın en büyük ovalarına sulama suyu kaynağı olarak da hizmet veriyor.   

Başta SAZAN,  LEVREK, KEEVİT, ÇİN SAZANI vs gibi bir çok  balık türü yetişmektedir. Bu durum gol civarındaki birçok ahalinin köylünün geçim kaynağıdır.  Yani Eğridir golü çok yönlü bir tatlı su kaynağı olarak kullanılmaktadır. Bu kadar kıymetli bir değerin korunması elbette herkes için milli bir görevdir 

Ancak bu gerçekler yanında başka bazı gerçekleri de görmezden gelemeyiz, bunlar; 

1-  Kuraklık sadece Eğridir gölüne,  ülkemize mahsus bir olgu değil bütün dünyayı ilgilendiren bir sorundur 

2- Eğirdir golü bir iç gol olması nedeni ile zaman zaman hava ve iklim şartlarına bağlı olarak su seviyesi yönünden farklılıklar gösterebiliyor 

Eğirdir gölünün hoyran tarafında Tırtar köylerini Asfalta bağlayan yolun ve önündeki çağırın  sular altında kaldığını biliyorum. Belki de benim çocukluğumda hatırladığım bu olayı elbette köylülerimizde hatırlar 

Öte yandan Miryakefalon  savaşının yapıldığı yıllarda gölün iki parça olduğu tarihi kaynaklarda zikredilmektedir.

Bana göre  esas sorun  kurumadan ziyade, kirlenme sorunudur. Göl  iyi bir şekilde 4 sene rehabilite edilirse sağlığına kavuşur. Ama gölün neden kuruduğu anlatılırken gölü besleyen akarsuların üstüne yapılan Baraj ve göletleri ve bunları yapanları suçlamak bırakın haksızlığı tam bir ihanettir. Yapılan göl ve barajların bu konudaki etkisi sadece % 2.5   

Her şeyin bir bedeli vardır 

O baraj ve göletler sayesinde Isparta’nın her yeri başta elma olmak üzere bir çok meyvenin yetişme  ve  ihracat merkezi haline geldi.  Bugün Isparta’da 700 bin tonu ihracat malı  olmak üzere  1 .200.000  ton  elma üretiliyor 

Bunlar kendiliğinden mi oldu?  Yoksa yapılan baraj ve göletlerin bir etkisi var mı? 

Miryakefelon savaşında 1176 yılında bu akarsuların önünde baraj ve göletler mi vardı da göl  iki parçaydı?   Vahşi suçlamadan satıh sulamasından damla sulama sistemleri derhal tamamlanmalıdır  

Buharlaşma önlenebilir mi bu konu araştırmalıdır 

Daha başka alınması gereken önlemleri yazsam bu yazıyı bitirmek çok zor olur.